Tiyatrocu, Yazar ve Televizyon Programcısı Metin Uca’ya Veda Töreni… Kardeşi Mehtap Erdoğan: “Oğlumla Birlikte Onun Adını Geleceğe Taşıyacağım….
Kamera: ADEM KARABAYIR
Dün 62 yaşında vefat eden oyuncu, yazar ve televizyon programcısı Metin Uca için bugün İstanbul Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda veda töreni düzenlendi. Kız kardeşi Mehtap Uca Erdoğan; “Hasta yatağında bana ‘Söz veriyorum kardeşim, gülümseyeceğim’ dediğinde bu kaderin yüzüme büyük bir tokat oldu. Bunu asla unutmayacağım. Bana gülümseyeceğine söz vermiştin, gülümseyeceksin. Bana hep cennetten gülümse. Buna tüm kalbimle inanıyorum. Şerefli, temiz, beyaz bir sayfa gibi karşımızdayız.” “Oğlumla birlikte senin adını geleceğe taşıyacağım. Türkiye’nin senin gibi insanlara çok ihtiyacı var” dedi.
Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde geçirdiği trafik kazası sonucu yoğun bakımda tedavi altına alınırken entübe edilen tiyatrocu, yazar ve televizyon programcısı Metin Uca (62), dün hayatını kaybetti. Metin Uca için bugün İstanbul Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda veda töreni düzenlendi. Uca’nın Türk bayrağına sarılı ve Fenerbahce forması giyen naaşının sahneye çıktığı törende çok sayıda sanatçı Uca’ya dair duygularını anlattı. Sunuculuğunu Sunay Akın’ın üstlendiği tören; Toplantıya CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da katıldı.
Metin Uca’nın kız kardeşi Mehtap Uca Erdoğan şunları söyledi:
“Hastane morgunda ölüm haberini aldığımda ona ne söylemek istediğimi anlatamadım. Kendisine mektup yazdım. O mektubu okumak istiyorum: Aynı trajik senaryoyu bir kez daha yaşadım. Tam yoğun bakım kapısına geldiğimde, tam seni alıp eski hayatımıza, güzel günlerimize, neşemize dönecekken, ellerimin ortasından kayıp gittin, tıpkı trajedi gibi. annemin vefatını birlikte yaşadık. tam taburcu olmak üzereyken annemi kaybettik, hayatın tuhaf bir dönüm noktası. o sırada acıyı, şaşkınlığı, isyanı sizlerle paylaştık. ama bu sefer sen gittin bu senaryoda çok yalnızım.
Hastalığım boyunca her zaman güçlü kalmaya ve kötü hiçbir şey düşünmemeye çalıştım. O kadar çok arkadaşın vardı ki; Onların istekleri ve sizden gördükleri güzellikleri dile getirmeleri bana güç verdi. Seninle anlatılmayacak kadar gurur duydum. Beni bu kadar çok sevenlere “Bilmiyordum” dediğimde, dudaklarının ortasından büyük bir gururla “Biliyordum” deyişini asla unutmayacağım. Kendinle gurur duymalısın. Her faninin ulaşamayacağı kadar büyük bir zenginliğe ve gönüllere sahip oldun. Milyonları güldüren adamsın. Hasta yatağında bana ‘Söz veriyorum kardeşim, güleceğim’ dediğinde bu, kaderin yüzüme büyük bir tokatıydı. Bunu asla unutmayacağım.
Bana gülümseyeceğine söz vermiştin, cennetten bana hep gülümseyeceksin. Buna tüm kalbimle inanıyorum. Benim için de anneme ve babama sarılın. Seni çok seviyorum. Sen benim hayatımdaki en büyük şanssın. Bu şansı hiç kaybettiğimi sanmıyorum. Çünkü sevgini ve varlığını her zaman içimde taşıyacağım. Artık hayatımın bir parçasısın. Sana söz veriyorum. Onurlu, temiz, beyaz bir sayfa gibi önümüzde duran ismini oğlumla birlikte geleceğe taşıyacağım. Mükemmel bir oğul, kardeş ve amca oldun. Bizim için yaptıklarınıza sonsuza kadar minnettarım. Yarım asırdan fazla süredir devam eden kardeşlik kanunumuzda sizi rahatsız ettiysem beni affedin. Türkiye’nin sizin gibi insanlara çok ihtiyacı var.”
Yeğeni Ozan Erdoğan şunları söyledi:
“Amcamın ne kadar düzgün bir insan olduğundan bahsetmeyeceğim. Çünkü son yolculuğunda onu uğurlamaya o kadar çok kişi geldi ki, herkes biliyor. Ben sadece amcamın bana bıraktığı mirastan bahsedeceğim. Amcamın en büyük miraslarından biri” bende bıraktığı şey onun her zaman nazik ve saf olmasıydı, çok kibar bir adamdı, kimin karşısında olursa olsun, neyle uğraşırsa uğraşsın… bu onun ilk mirası, ikinci mirası… asla evli ya da çocuk sahibi. Bu nedenle yıllar boyunca annemin evlenme baskısına direndi. Bu direnç eminim direndiği diğer şeylerden daha zordu. Bu onun ikinci mirası: Bir şeyi istemiyorsan ve inanıyorsan bunu mutlaka yapacaksın.Rüzgâr nereye eserse essin, güç kimde olursa olsun… Üçüncüsü hatıradır.
3-4 yıl önce, belki 5 yıl önce… Ankara’da yaşıyorum, İstanbul’a geldim, çok aşk acısı yaşıyordum. Sonra, bildiğiniz gibi, gençken sinek ısırığı timsah ısırığı gibi gelir. Amcamla buluştuk. Yemeğe gittik. Mezeler sipariş ettik. Hayatımda hiç duymadığım bir şey. Tadını çok beğendim. Yaklaşık bir buçuk saat boyunca o mezenin tarihçesini ve kimin yaptığını anlattı. Yani aşk acısı çekmeye geldik, sana bir şey söylemek istiyorum. 1 buçuk saat mezelerden bahsettik. Üçüncü mirası öğrenmekti, hep öğrenmek istiyordu, araştırmak istiyordu. Bana bıraktığı en büyük miras ‘vatanını çok sev’ demesiydi. Bu ülke onu bazı durumlarda anlayamadı. “Bu konuşmayı yapmaktaki amacım amcamı sevenlere bir söz vermek ve onun bana bıraktığı mirasa son ana kadar sadık kalacağıma söz vermektir.”
“HAYATIMIN BİRÇOK PARÇASINI KAYBETTİM”
Uca’nın menajeri Kübra Kalem Baykara şunları söyledi:
‘Hayat kurtaran bir kaza olabilir mi’ dedim. Oldu.’ Sana her şeyin senin hayatta kalman için planlandığını ve bizlerin onun kahramanları olduğumuzu söylemiştim. Değildi. Mümkün değil, hayat kurtaran kaza. Yoğun bakımda yatarken elimi sımsıkı tutup ‘Sen benim her şeyimsin, artık benim meleğimsin, kahramanımsın’ dedin. Yapamadım. Ben senin kahramanın olamadım. Onu kurtaramadım. Hayatlarımıza yeniden başlayacağımıza her zaman inandım. Yoğun bakım odanıza her girdiğimde yalan söylediğimi sanmayın. Öylece gidemeyeceğini söyledim. “Hep direndi” dedim. Ancak hayattaki en önemli iki özellikten diğeri galip geldi: sabırsızlık. Her yere erken gitme ve her şeyi anında yapma arzunuz. Eğer sabırsız olmasaydın Metin. Çok daha fazlası vardı. Benden bahsederken hayallerimi Kübra’ya açabilirim derdin. Sırayla yapıyorduk. Daha çok hayalin vardı. Nasıl da kaldı aramızda… Sen gittin, ben yarından azı kaldım. Telefonumdaki 41 bin fotoğraf ve videonun 40 bini sensin. Şimdi onlara nasıl bakacağım? Ben sadece Metin Uca’yı kaybetmedim. En yakın arkadaşımı, sırdaşımı, yol arkadaşımı, aklımın diğer yarısı olan o özel adamı kaybettim. Hayatımın birçok parçasını kaybettim… O büyük boşluk nasıl doldurulacak? Eğer o kaza otoyolda olsaydı ikimiz de kaybolmazdık. Giderken bile hayatımı kurtardın. Hatta burnumu kanatmayacak bir yerde kaza yapmışsın… Keyifle çıktığımız yol bir kabusun başlangıcıydı. Morgda nefessiz halini görsem de gittiğine inanamıyorum. Diğeri nasıl inanıyor? Gülen yüzünü gördüm. Dik duruşunla yatıyorsun… Söz veriyorum Metin Uca, adını yaşatmak için elimden geleni yapacağım.”
Mezzo soprano Merih Akalın şunları söyledi:
“Acımızı, sevincimizi paylaştık. İsmet’le birlikte onun manevi kardeşleriydik. Tarifsiz acılar yaşıyoruz. Birlikte çektiğimiz sahnelerde o kadar çok başarı elde ettik ki. Metin’i asla unutmayacağım; gerçekten çok değerli bir kayan yıldızdı. , ışığı geride bırakan. Cumhuriyetin yıldızıydı, gerçek bir vatanseverdi. Onun gibi bir aktör, bir televizyoncu, bir kitap yazarı, çok zekice espriler yapan bir sanatçı olamaz diye düşünüyorum. .Metin’i ömrümün sonuna kadar kalbimden asla çıkaramayacağım.Onu her zaman sevgiyle anacağım, sonsuza kadar birlikte yaşayacağız. .
“TEK KİŞİLİK BİR ORDU OLDU”
Tenor İsmet Akalın, “Metin Uca çok değerli bir dostumuzdu. Onunla çok güzel şeyler paylaştık. Klasik-komik şovumuzda güzel anlar yaşadık. Türkiye’nin parlak yüzlerinden biriydi. Bilgili, bilgili, bilgili bir insandı. Sağlam vatansever, Atatürkçü, gerçeği korkusuzca savunan bir dostumuzdu. Cumhuriyetin gerçeklerini korkusuzca savunan bir dostumuzdu.” “O da Türkiye’nin yıldızıydı. Adı Metin’di, gücü sözleriydi. Düşündürmek için güldürdü. Geriye onun güçlü ışığının izi kaldı.”
Şair Tuğrul Keskin, “Bizler ölümler ve kayıplar kuşağından gelen insanlarız. Orada yatan en ağır, en büyük ölülerimizden biri. Bugün ölen o yürek. O yürek öldü. Tek kişilik bir orduydu. Tek kişilik bir ordu olarak yaşadı. Bizim görevimiz o ordunun bir parçası olmaktır.” “Asker olduğumuzu her zaman hatırlayıp, Cumhuriyet için, geleceğimiz için mücadele etmeye. O kalbi sonsuza kadar kalbimde taşıyacağıma söz veriyorum” dedi.
Gazeteci Kerimcan Kamal, “Gönderildiğinde onurlandırılmayı hak eden bir insandı. Entelektüel bilgisi, gazeteci kimliği, sanatçı kimliği; konuşmak ona yakışıyordu. Fikirlerinden hiçbir zaman caydırılamamış olması… Benim için en değerli özelliği, 30 yıl önce tanıştığımızda Metin abinin “Göstergeye göre 10 yaşında bir çocuğun kalbi vardı. Hayatı seviyordu, insanları seviyordu, güvenen, nazik bir çocuktu. 30 yıl geçti… Hiç değişmedi” dedi.
“BASKICI YÖNETİCİLER ‘HAKA DANSI’NDAN PARASINI ALDI”
Belgesel yönetmeni, gazeteci, yazar Nebil Özgentürk şunları söyledi:
“Hayatın bir tezahürü. Dünyanın en naif, en zarif adamlarından biriydi. Metin’ini evinde yalnız bırakır, evine yalnız giderdi. Yalnız algılanırdı. Dünyanın en kalabalık insanıydı.” .Rengarenk bir arkadaş grubu vardı.Şaşırdım ve hayret ettim.Zalim iktidarların destekçisiydi,onlara iltifat ediyordu.Diğer kesimlerden arkadaşı yoktu,sadece yaptı.Sabah haberlerine şöyle devam etti: takım arkadaşlarıyla bu ülkede hala aşılamadı. Kendisi de mizahçı olduğu için haber yakalama konusunda çok iyiydi. Baskıcı yöneticilerden rahatsızdı. O yıllarda baskıcı yöneticiler de nasibini almıştı. o ‘haka dansı’. Metin’i “Sonra onu işsiz bıraktılar. O dönemde onu işsiz bırakanlar hâlâ utanmaktadır. İşsiz kalması iyi bir şey. Diğer yetenekleri de gün yüzüne çıktı. Hiç tereddüt etmedi, çekinmedi. İyi bir muhalifti.”
“SAMİMİYETLE GÜLÜMSEYEN İNSAN İYİ BİR İNSANDIR”
Yönetmen, senarist, yapımcı ve oyuncu Hamdi Alkan, “29 Ekim 2023. Metin’i Antakya’da sahneye çıkardım. Sahneye çıktı. Metin yine sahnede. Hayat böyle bir şey. Son 10 yılda” , o kadar çok espri yaptık ki, “O kadar güldük ki… Bence Metin dünyanın en iyi insanlarından biriydi. İçten gülen insan, namuslu insandır… Rahat uyuyun” dedi.
Oyuncu Celil Nalçakan, “Eskiden çok espri yapardık. O da bizim esprilerimizi çok alırdı. Onun yokluğunu ekibimiz nasıl karşılayacak. Bilmiyorum.”
Ressam Bedri Baykam şunları söyledi:
“Gözleri zeka, muziplik ve yürekle parıldayan, sahnedeki her duruşunun geri kalanını dolduran büyük bir beyin, büyük bir aydını kaybettik. Kendine özgü bir üslup yarattı. O büyük bir Atatürkçüydü. O bir hümanistti. herkesi iyi kalpli severdi.Siyasi olarak çok zor bir ülkede yaşıyoruz.Bütün bu siyasi gerilimler Ustaca esprilerle insanların zorluklarını mizaha çevirir ve onları güldürürdü.Sahne yıldızı olmanın yanı sıra aynı zamanda bir televizyon yıldızıydı. Kıvrak zekâsıyla herkesi kendine uygun bir üslupla ‘giydirirdi’. “Her insana bir sığınak, keyifli bir iş, ekmek, dostluk, huzur, huzur. Hak ettiği zevki yaşayan insanlar… Bu sebeplerden dolayı sahne sanatı ve mizahıyla aydın, yardımsever ve samimi bir dosttu.”
Türk oyuncu, yönetmen, siyasetçi Berhan Şimşek, “Toplumun iyi bir okuyucusuydu. Bu toplumun her katmanını gözlemleyen, inceleyen, araştıran ve hayata geçiren bir insandı. Mizah zeka işidir. Birlikteydik. 35-40 gün önce Didim’de bir program… Buradan ricam Metin “Kardeşimden başta Tarık Akan olmak üzere aydın, devrimci ve aydın dostlara selamlar. Metinlerin her zaman olacağını bilmeliler; bu ülkenin devrimlerine, özgürlüğüne, demokrasisine katkıda bulunacaklar ve onu koruyacaklar” dedi.